24 Ekim 2012 Çarşamba

skiloji ne demek:))


Skicilerin, psikolojisi ile ilgilenen bilime; skiloji denir.
Ya da
Ürolojinin öz Türkçesi;
Skiloji olmasın:))
Neden, jigololar çok kıskanç ta kayak hocaları değil?
Valla,
Kayak Hocaları sezon itibarı ile bir an bile durmadan,
Nasıl kayılır?
Nerde kayılır?
Kaymanın teknikleri nelerdir?
En iyi kayış tekniği hangisidir gibi kayma ile ne biliyorlarsa, bir saat içinde en iyi şekilde anlatmaya çalışıyorlar…
Gerçi saatte, 150 TL kayme alıyorlar emme, konu kayma olunca kayme de olicek di mi?
''Nasıl kayılır''ı anlatan bi tane jigolo gördünüz mü?
Şimdi diyeceksiniz ki amma adam ha?
Bunlar hiç yazılır mı?
Aslında tepkim Türkçe’de elli yıl sonra, üç kelime kalacak;
Yoğurt, Ayran ve de Döner.
Siteye bakar mısınız?
Skiciyiz, biz.
Ankaralı skiciler,
Çorumlu skiciler,
Skicileri tanıyalım…
Ben de derim ki
Skici teknik ve taktik usulleri,
Skici olmanın püf noktaları,
Skici olmadan gerdeğe girenler,
Yerli skiciler,
Yabancı skiciler,
Elalemin skisi ile ski yapanlar,
Ski’mden aşağı, Kasımpaşa sözü size kimi hatırlatıyor?
Hanıma dedim ki
Kak Kartalkaya’ya gidiyoruz…
Sabahın köründe, kalktık, valla sahur vakti.
0530’da hareket ama gelen-gelmeyen derken altıyı buldu valla.
Ütübüse biner binmez uyuduğumu hatırlıyorum.
Gaptan tanıdık, şu bizim Smail.
Hemi de güvenilir.Direksiyon sağlam.
Bu arada, şimdiki Ankara Garı’ndaki bina; istasyon binası imiş.
Gartalkaya’ya Dörtdivan üzerinden gidiliyor.
Hani şu bizim Köroğlu’nun diyarı.
Tam karı hissetmeye başladık, goca ütübüs garç diye durdu.
Ve zincir takmaya koyuldu, kapitan ve yardımcısı ama teker altına, takoz durmayınca zinciri takmak ta zorlaşıyor.On dakikalık iş yarım saati bulmasın mı?
Bi de kara şimdiye kadar bulunmuş tek çözüm zincir ama takmatik te olsa halkımız ya takamıyor ta da taktığını çıkaramıyor.
Yani bu iş tak fişi bitir işi
Ya da
Orhan Baba’nın dediği gibi ‘’Kır gönlümün zincirini’’ değil.
O sırada, bir kızımızın tuvaleti gelmesin mi?
Ama bu tuvalet, makyaj değil ya da gece elbisesi.Tabiri caiz ise Cafer, bez getir.
Hemen koşarak çiçek toplamaya.
O sırada bir taktör içinde Milletin efendisi köylü vatandaşımız geliyor…
Arkada takmatikler, boy boy, her araca göre.
O soğukta ekmek parası peşinde.
İçinden keşke herkes dursa da taksam onlara geçiyor.
Sadece bi tane olsa?
En kritik yerleri kapmışlar.
Valla,Allah’ın karı, Audi, Mercedes,Bmw tanımıyor.Olduğu yerde bırakıyor.
Tam karşımıza kepçe kulaklı kepçe çıkmasın mı tüm heybeti ile
Bizim kapitan da biraz sağa kırınca biz de kıçüstü oturduk kara.
Allah’tan kepçe kulaklı, şöfor arkadaş gördü de durdu ve düşenin dostu olmaz ama sağolsun bizi kurtardı.Bizden önce de bir goca otobüs o da yan gelip yatmasın mı?
Yani trafik, öyle keşmekeş ki kimsenin yapacağı bir şey yok.
İşimiz biraz Allah’a biraz da kepçeye.
Neyse geldik otelin gapısına, Allah daha çok versin, KAYA Grubu, valla köşeyi dönmüş, artık kim tutar sizi?
Bu arada, kepçenin sizi kurtarması, 250 TL diyorlar.
Ulan kepçe kulaklı mı olsa idik?
En çok korktuğum, kayarak düşmek bir yerini kırmak.
Çünkü şu sırlar roka yemiyorum ve de alçıdan uzak duruyorum.
İçeri girdik ama nasıl bir sistem var, hemen anlayamadık.
Sordum soruşturdum, ulan sanki biz hariç herkes kaymaya gelmiş.
Demek ki
Sadece bizim kayma ihtiyacı yok.
Ama tek atımlık bilet yok, verecen 110 TL’yi sabahtan akşama teleski, lift, telesiyej…
Ya  kardeşim Türkçesi yok mu bunların?
Çekme halatı deyin ya da çekme
Yukarı çıkarma ya da yukarıya…
Bu nedenle, yukarı çıkma hayalimiz kursağımızda kaldı.
Bari bi şeyler yiyip içelim dedik ama
O an aklıma çadır ve kazıklar geldi.
İsviçre’de köyde kahve bir Euro ise Montana’da 1.25 ama bizde öyle bir şey yok ki
Serbest Piyasa.
Bir gün birisi şu tuvalet ücretlerini, 10 ya da daha yukarısı yapsa da şu serbest piyasa bir güzel tartışılsa…
Bu gibi yerlerde çay içmeyin, çay 5 tl, bira 10 tl.
Yani işletme diyor ki, kardeşim beleş yok.Buraya gelip sabahtan akşama çay içmek yok.Çay içeceğinize bira için.
Buradan dumansız hava sahasını savunan yetkililere duyurulur.Bakın çay içmeyin bira için diyorlar.Rizeliler bu durumda nasıl çayı satsın?
Karlar erimeye, dere de coşmaya başlamış.
Kalbimiz dakikada 60-100 atarken, doğa yılda bir kere atar.Karlar eriyince atardamar, yaz sıcağında ise toplardamar.
Ormanlar, akciğer,bataklık; karaciğer, toprak tabakaları; böbrek, hapşırmak volkanik patlama, üşüme-titreme, toprak sarsıntısı.Yani bedenimizdeki her olayın karşılığı doğada.
Şimdi buraya kadar gelinmiş iken ekmek arası sucuk( bir şeyi bir şeyin arasına koyarsan lezzeti artar) ve de Allah günahlarımızı affetsin aksırıncaya, tıksırıncaya kadar sıcak şarap içilmez mi?
Sucuk tamam da şarap henüz hazır değilmiş ama tarifini aldık ve en kısa zamanda kendimiz yapıp içeceğiz.Acaba Allah’ım kaç puan günah yazar?
Tarif şöyle; (bari sizi de günaha sokayım ki hiç değilse yanacaksak beraber yanarız)
Bir litre kırmızı şarap, köpek öldüren de olabilir, bir portakal kabuğu, bir elma kabuğu 15-20 adet karanfil tanesi ile 15-20 adet tarçın kabuğu, 2-3 kaşık şeker, kaynatın fokurduyuncaya kadar, afiyet olsun.
Hanımla sıkıldık, biraz dışarı çıkıp diğer yerleri gezelim dedik.
Garibim askerler her zaman olduğu gibi ellerinde kürekler, mıntıka temizliğindeler…
Aman vukuat çıkmasın, boş durmayın.
Hele şu sıralar, eski Gnkur Başkanı bile terör örgütünden tutuklandıktan sonra?
Sosyete yazın Maki’de, kışın Ski’de.
Bir de ski işi parasız olmaz.Yani elalemin skisi ile kayılmaz.E, para olunca, biraz şımarık tipler.
Tarkan’dan şımarık’ı dinleye dinleye aşırı bir şımarıklaşma olmamış değil.
Tabii bu çocuklara da yansımış.
Anne kredi kartımın limiti dolmuş, ulan biz o kredi karını eşek kadar olunca aldık hala ödeye ödeye eşek gibi olduk hala da bitmiyor bu çile.
Fikrimiz dışarıda sucuk ekmek yeme idi ama Yüce Allah’ım bir estirmeye başladı, dışarıda durmak ne ala?
Yeni bir otel yapılmış, para babalarına uygun.Şöyle göz atalım dedik, o kadar sosyetik  ki ulan dedik şimdi burada bir şey yersek valla öderken göt atarız dedik ve başladık kıvırmaya ama sahibesi mükemmel bir iş kadını, İsviçreli.Allah bin kere razı olsun bizimle öyle güzel ilgilendi ki ve işinde öyle titiz ki.Sucuk yok dedi, biz de SOS-is var dedi.Açıkçası ben de sevmiyorum, sosisi.
Belki bana SOS’i mi hatırlatıyor?
Seni unutmayacağız, sahibe Ursula.O kadar güzel ürkçe konuşuyorsun ki seni Türk Dil Kurumu başına getirmek lazım.
Hele o eline süpürgeyi alıp karları temizlemeni unutmayacağım.Masaya koyduğun kekler de çok güzeldi ama şimdi bunlar amma da açmış demesinler diye vallahi yiyemedim.
Efendim, kaymada, düşen düşene.Ve kimsenin umurunda değil.
Ta ki kırılma gerçekleşene kadar.Kırılırsa bir yerler hemen acil ambulanslar devrede.
Düşenin dostu olmaz sözü muhtemelen kayaktan çıkmış olmalı.
Bir de herkesin kaydığı bir yerde, kayan kayana, vallahi karda sevişsen kimse bakmak.
O kadar doğal ki o da kaymak bu da kaymak, arada fark ne?
Lobiye dönünce, gözüme oberj kelimesi takıldı.
Oberj; Mağara, yani dağ evi demekmiş.Kardeşim bunu yazsanıza?
Neden kimsenin anlamını bilmediği kelimeleri yazıyorsunuz, gidin Rusya,RFransa ya da Yunanistan’a adamlar nasıl da sahip çıkıyorlar, dillerine?Bu arada Atatürk’ün mirası ile ayakta duran Türk Dil Kurumu ne yapar? Mümtazer gibi ben Atatürkçü değilim mi der?
Arada bir dolaşıp geliyorum, personel ile sohbet edip.
Kayak Hocaları kışın karda, yazın suda kaydırıyorlar.
Valla adamların işi iş. Ya kaymak ya da kaydırmak.
Ekmeklerini kaymaktan çıkarıyorlar.
Yalnız gece olunca kayma işi sona eriyor.Tahminim bu kayma işi uygulamalı bir şekilde otel odalarında devam ediyor.Gece uygulama, gündüz uygulama, teori nerde ise sıfır.
Baktım her yerde rent a skiciler var.
Bir de rent a ski yapmayıp satanlar.
Şimdi olay şu; ski canlı ise jigolalar hariç kimse rent a ski yapmıyor.
Ama ski cansız ise rent a ski tercih edliliyor.
Bir kere kullanacaklar, skiyi yanında taşımak istemeyenler, her seferinde değişik skiyi denemek isteyenler; rent a skici.
Ski mutlaka benim olmalı, skimi kimse ile paylaşmam, skide hijyene dikkat ederim, ya da skimi asla değiştirmem diyenler, skiyi satın alıyor.
Bir de sizi yukarılara çıkarmak için gerekli bir kart var; skipass.
Yani okut-geç demek varken olmaz, skipass diyeceğiz.
Kaymak aşağıdan yukarı olmaz, yukarıdan aşağı olur.
Yönetimde de geçerli bu ilke, yönetenler, genelde yukarıda, vatandaş ta altta olur.
Zamlarla ha bire kayılır, durulur.
Eskiden kayma deyince, naylona sarılıp kendini yukarıdan aşağı bırakma anlardık.
Zamanla kayma şekilleri o kadar çoğaldı ki
Yakında kayak altına zincir takıp kayarlarsa şaşmayacağım.
Bir de Türkçe kelime yok.
Snowboard, snowsurf, grassski…
Allah’ım dilini bu kadar korumayan Millet olur mu?
Adama ski değil kayak diyorsun anlamıyor ya.
Ya da oberj diyor, ne anlama geldiğini biliyor.
Ya da yarım yamalak söylüyor.
Kaymada bir gerçek var ki
Ağaç yaşken eğilir.
Bence evlenmeden önce herkes ski öğrenmeli boşanmalar az olur.
Kadınları skisi olmadığı halde skide çok başarılılar.
Hatta erkeklere göre çok daha iyi skiciler.
Erkek Milleti yoksa ulan biz de nasıl olsa doğuştan ski var deyip biraz ağrıdan mı alıyor, ne?
Şu bir gerçek ki
Bu ski erken yaşta ne kadar erken öğrenilirse Haydar Dümen’e o kadar az iş düşer.
Yapılacak iş;
Skiyi sadece sosyete yapmamalı, halkımızın hepsi ski ile uğraşmalı.
Skiciler nereye çıkar?
Dağa...
Peki, dağa çıkan skici hiç terör eylemine karışır mı?
Asla.
O halde
Kim ki terör eylemi için dağa çıkmışsa,
Yapılacak en akıllı şey;
Onları da skici yapmak.
Artık adları, terörist değil,
Skici olacaktır:))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder